Aktif Karbon Diyeti

Aktif Karbon Diyeti

AKTİF KARBON NEDİR, NERELERDE KULLANILIR?

Aktif karbon, karbon elementiyle aynı kimyasal özelliklere sahip ancak farklı fiziksel özellikte organik bir maddedir. Çevre kirliliğini önleme amacıyla kullanılan çok önemli bir absorbandır. Geniş iç gözenek yapısına ve büyük kristal formuna sahip insan sağlığına zararsız, kullanışlı ürünlerdir. Aktif karbonlar; kömür, linyit, odun, kemik, kiremit, pirinç kabuğu, Hindistan cevizi kabuğu, fındık kabuğu, yağ ürünlerinden elde edilen kompleks bir üründür. Elde edilen aktif karbon, üretiminde kullanılan maddeye bağlıdır. Aktif karbon 2 işlemden geçirilerek üretilir. Bu işlemler; karbonizasyon ve aktivasyondur.

1) KARBONİZASYON

Aktif karbon üretiminde kullanılan ham maddeye bağlı olarak 673K ile 1073K arasındaki bir sıcaklıkta havasız ortamda yapılır. Üretiminde kullanılan ham maddenin nemini ve içeriğindeki uçucu maddenin durgun ortamda ısı ile uzaklaştırılma işlemidir. Bu işlem ile gözenek yapısı oluşur.

2) AKTİVASYON

Aktif karbonun yükseltgenme işlemidir. Karbonizasyon işleminde oluşmaya başlayan gözenekli yapı bu işlem ile gelişir. Aktivasyon işlemi istenilen aktivasyon derecesine göre 15 dakika ile birkaç saat arasında sürmektedir. Bu işlem fiziksel aktivasyon ve kimyasal aktivasyon şeklinde 2 farklı yolla yapılabilir. Karbondioksit (CO2) ve su buharı gibi gazlar ile fiziksel; çinko klorit, sülfürik asit, fosforik asit ile kimyasal aktivasyon yapılır.

En yaygın aktif karbon kullanımı su kokuların giderilmesi ve fabrika atıklarının temizlenmesidir. Temizleme özelliği absorbe (emici) edici özelliğinden gelmektedir. Absorpsiyon bir yüzeyde ya da ara kesit üzerinde maddelerin birikmesi olarak tanımlanır. Aktif karbonlar gözenekli yapıları sayesinde molekülleri ve iyonları iç yüzeylerine yani aktifleştirilmiş yüzeye doğru çekerek absorbe ederler. Aktif karbonun yüzey alanı kirliliğin giderilmesinde önemli bir faktördür çünkü yüzey alanı ne kadar büyükse kirliliği oluşturan maddeler o kadar aktif karbonun yüzeyine tutunabilirler. Yüzeye tutunan gaz, sıvı, katı organik ve inorganik maddeler aktif karbonun yüzey alanında ince bir tabaka oluştururlar. Yüzey alanı m2/g (BET N2) cinsinden ifade edilir ve su arıtımı amacı ile kullanılan aktif karbonun iç yüzey alanı 100 m2/g olması istenir.

Gözenek büyüklüğü kirliliklerin giderilmesinde çok önemli bir etkendir. Gözenekler konik ve silindirik biçiminde olabilir. Gözenek büyüklüğü uzaklaştırılacak kirin çapı ile uygun olması gerekiyor bu bakımdan gözenek büyüklükleri sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırma;

1) Makro gözenekler (yarı çapı 25 nm den küçük)

2) Mezo gözenekler (yarı çapı 1 nm den büyük 25 nm den küçük)

3) Mikro gözenekler (yarı çapı 0,4 nm den büyük 1 nm den küçük)

4) Submikro gözenekler (yarı çapı 0,4 nm den küçük) şeklindedir.

Yani, kirliliğin giderilmesinde kullanılan absorbe özelliği yüzey alanına, gözenek büyüklüğüne ve aktif karbonun üretildiği ham madde türüne bağlıdır.

Genellikle aktif karbonların;

Yüzey alanı 400- 1600 m2/g

Gözenek hacmi 30 m3/ 100 g dan büyük

Gözenek genişliği ise 0.3 nm ile 100 nm arasındadır.

Karbonun kimyasal aktivasyonu ile toz halinde aktif karbonlar üretilir. Toz formundan başka granül halinde aktif karbon ve pelet halinde aktif karbon formları da bulunmaktadır. Bahsettiğimiz linyit, kömür, odun gibi ham maddelerin dışında fındık, kayısı, ceviz ve badem gibi gıdaların yapılan çalışmalarda aktif karbon yapımında kullanılabileceği bulunmuştur. Bu gıdaların dışında H3PO4 aktivasyonu ile zeytin çekirdeklerinden de aktif karbon üretilmiştir. Günümüzde en çok suların arıtılması, tat, koku, renk bozukluklarının giderilmesi işleminde kullanılan aktif karbonun bunların dışında birçok kullanım alanı ve faydaları vardır. Bunlar, şeker renginin ağartılması, ecza ve kimya ürünlerinin saflaştırılması, dişlerin beyazlatılması, gaz ve şişkinliğin giderilmesi, zehirleri temizleme ve alkol zehirlenmesini engelleme, kolesterolün düşürülmesi, sindirim sistemini destekleyici etkileri vardır.

Benzer Blog Yazıları

VİTAMİNLER

BulunuşuVitaminlerin keşfi, sağlık alanında önemli bir bilimsel başarı olmuştur.  1800’lerin ortalarında üreticiler, buharla